İSTANBUL (İGFA) – Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Kulak, Burun, Boğaz Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi K. Ali Rahimi, baş boyun kanserleri farkındalık haftası kapsamında, baş boyun kanserlerinin tanısı hakkında bilgi verdi.
Baş, boyun tümörlerinin, beyinden çıkan tüm hudutlar baş boyun bölgesinden geçtiği için biraz uzun ve güç bir mevzu olduğunu lisana getiren Dr. Öğr. Üyesi K. Ali Rahimi, “Üst teneffüs yolu, beslenme sistemi gastrointestinal sistemin üst kısmı, bütün nörolojik temaslar, en büyük şahdamarlarımız ve lenf bezlerimiz buradan geçer. Bu bölgede hormon salgılamakla vazifeli tiroid dokuları ve yüzbinlerce lenf bezesi bulunuyor.” dedi.
En çok görülen enfeksiyon cinsinin üst teneffüs yolu enfeksiyonları olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi K. Ali Rahimi, “Bu enfeksiyonlar şişliklere ve hastalıklara neden olabilir. Bu nedenle baş boyun kanserleri çok karmaşık bir husustur. Evvel yaşa nazaran tümörleri ayırırız. Tümör dediğimiz her vakit kanser değildir, şişliktir. 0-15 yaşına kadar en çok gördüğümüz şey enfeksiyonlardır. Daha ileri yaşta yani 15-40 yaş ortasında gördüğümüz tümörler de çoğunlukla kanser değildir. Lakin 40 yaşın üzerinde baş boyun bölgesinde görülen şişliklerin nedeni çoğunlukla kanser hastalıklarıdır.” Halinde konuştu.
ÇOK DETAYLI TÜM BEDEN MUAYENESİ YAPILMASI KIYMETLİ
Tümörlerin yaşa nazaran sınıflandırılmasının akabinde bölgesel olarak da sınıflandırıldığını aktaran Dr. Öğr. Üyesi K. Ali Rahimi, “Hangi tümörlerin yahut hangi hastalıkların hangi bölgede şişliğe neden olduğunu biliyoruz. Boynun ön kısmında bir şişlik varsa ve kişi 40 yaşın üzerindeyse daha çok tiroidi düşünürüz. Şayet kulak ardındaysa yahut çene altındaysa enfeksiyon hastalıklarını düşünebiliriz. Böylelikle sınıflandırdıktan sonra bu hastalıkların hangisinin makûs huylu hangisinin güzel huylu olduğunu, hangisinin çocukluktan, anne karnından kalan konjenital hastalıklar olduğunu ayırabiliyoruz.” dedi.
Bu ayrım yapıldıktan sonra çok detaylı bir tüm beden muayenesi yapılması gerektiğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi K. Ali Rahimi, “Çünkü lenf bezleri ve kan sirkülasyonu nedeniyle birçok öteki bölgelerin tümörleri de bu bölgeye metastaz yapabiliyor. Bunları ayırmak için çok detaylı bir muayene yaptıktan sonra bütün sistemi muayene ederiz. Akabinde bu bölgede bize dayanak olacak birtakım röntgen, tomografi, MR, Pet CT üzere teşhis sistemlerini kullanırız.” formunda konuştu.
Gerekli taramaların yapılmasının akabinde bazen bu tümörün ne olduğu sonucuna ulaşılamadığını lisana getiren Dr. Öğr. Üyesi K. Ali Rahimi, “Tümörün bulunduğu bölgeden ince iğne biyopsisinden açık biyopsiye kadar çeşitli formüllerle örnek alınır. Bunların hepsi kesin teşhis koyulması için son derece değerlidir.”